Hobbes - Locke : Çağdaş Felsefe

Copleston, Frederick, 1998
Verfügbar Ja (1) Titel ist in dieser Bibliothek verfügbar
Exemplare gesamt 1
Exemplare verliehen 0
Medienart Buch
ISBN 978-975-397-071-6
Verfasser Copleston, Frederick Wikipedia
Beteiligte Personen Yardımlı, Aziz [Übers.] Wikipedia
Systematik 109 - Historische Behandlung, Philosophiegeschichte
Verlag İdea
Ort İstanbul
Jahr 1998
Umfang 238 S.
Altersbeschränkung keine
Auflage 2.Aufl.
Band 5a
Reihe Felsefe Tarihi
Reihenvermerk 5a
Sprache deutsch
Annotation Hobbes büyük İngiliz "felsefecisi"dir. Şu nedenlerle:
1) Avrupa'da düşünen her insanın despotizme başkaldırmaya başladığı bir dönemde, Kralların Saltık Yetkeciliğini savunmayı sürdürmüştür.
2) Yalnızca cisimsel/özdeksel şeylerin varlığını kabul ederek, ve aynı zamanda Tanrının varlığını da kabul ederek, Tanrının da cisimsel olduğunu ileri sürmüştür.
3) Yine, insan ruhu da "doğal bir cisim" olduğuna göre, insan tutkularından doğan sonuçların irdelenişini, "törebilim" dediği şeyi, "fiziğin" bir alt dalı olarak görmüştür.
4) Uslamlamayı yalnızca ADların bir "dir" koşacı yoluyla bitiştirilmesi olarak, bir hesaplama işlemi (toplama ve çıkarma) olarak görmüştür.
5) İlk gerçeklikleri (belitler) ADları saptayanlar tarafından keyfi olarak belirlenen şeyler olarak görmüştür.
Hobbes ile modern Avrupa'da yeni bir "felsefe" tarihi başlar.
Locke'da bir "fesefeci" idi. Felsefenin a priori doğasın reddetti. Tüm bilgeliğini beş duyularına borçlu olduğuna, kavramlarının boş bir tablet olan anlığı üzerine duyuları aracılığıyla basıldıklarına inandı. Ve her nasılsa bu yolda üretilen evrensellerin (adsal özlerin) hiç kuşkusuz şeylerin kendilerinin (olgusal özler) değil ama düşüncelerin ve sözcüklerin bir yüklemi olduğunu, bilginin gerçek varlık ile ilgisiz ve yalnızca düşüncelerimiz arasındaki ilişki olduğunu, "deneysel felsefe"de tanıtlama ya da gerçekliğin söz konusu olmadığını, doğal bilimin hiçbir zaman bir bilim olamayacağını, dahası, "pekala kendi varlığımızdan da kuşku duyabileceğimizi" belirtti.
Ne Platon'dan ne de Aristoteles'ten, ne de modern Descartes'tan felsefe üzerine hiçbirşey öğrenemeyen Locke "düşünce" tarihinde barbarlığın da söz hakkı olduğunu gösterdi. Ve İngiliz Görgücülüğünün anamalcılık ile, sömürgecilik ile, kölecilik ve kitle kıyımları ile en iyi bağdaşan entellektüel yapı olduğunu sözü ve eylemiyle tanıtladı.17'nci yüzyılda "Carolina'nın Temel Anayasası" (The Fundamental Constitutions of Carolina) için taslağın yazarı John Locke'dur. Bu anayasa-bir özgürlük kurumu olsa da-kölelik kurumunu kabul eder ve korur. Hıristiyanlığın kölecilik ile bağdaşmadığı söylense de, Locke'un yazdığı anayasa kölelerin Hıristiyanlığa dönmelerine karşın köleliklerinin sona ermesine izin vermez.
Locke modern Batı bilincinin doğal saydığı bu tür "dışsal" noktalar nedeniyle tanınmaz. Bunlar kuramcılığı "ilgilendirmeyen" önemsiz konulardır. Locke'un önemi David Hume'un dört dörtlük görgücülüğüne, sonra Bentham'ın yararcılığına, sonra James'ın pragmatizmine, sonra analitik geleneğe, sonra mantıksal atomizme, sonra mantıksal pozitivizme, sonra mantıksal görgücülüğe, sonra dil "felsefeciliğine" vb. götüren yolu açmasında yatar.

Leserbewertungen

Es liegen noch keine Bewertungen vor. Seien Sie der Erste, der eine Bewertung abgibt.
Eine Bewertung zu diesem Titel abgeben