Vahşeti Kavramak : İnsan Zulmünü Açıklama Denemeleri

Reemtsma, Jan Philipp, 1998
Verfügbar Ja (1) Titel ist in dieser Bibliothek verfügbar
Exemplare gesamt 1
Exemplare verliehen 0
Medienart Buch
ISBN 978-975-539-201-1
Verfasser Reemtsma, Jan Philipp Wikipedia
Beteiligte Personen Ateşman, Ender [Übers.] Wikipedia
Systematik 301 - Antropologie
Verlag Ayrıntı Yayınları
Ort İstanbul
Jahr 1998
Umfang 176 S.
Altersbeschränkung keine
Sprache türkisch
Annotation Şiddeti, vahşeti nasıl kavrayacağız? Nefretle karşıladığımız her olaya, şiddetin kabul edilebilir bir oranı olabilirmiş gibi "Bu kadarı da olmaz ki!" diye tepki gösteririz. Şiddet konusunu daha çok bir ahlak sorunu olarak kabul edip onun için, inançlarımıza, ideolojimize, kültürümüze uygun, ikna olabileceğimiz bir sınır saptamaya çalışırız. Bu tarz bir düşünce, ahlaki yetkinlik ve olgunlukla şiddetin ortadan kaldırılabileceğini öngörür; "kültür ve uygarlık" kavramları ise şiddetin ve barbarlığın karşı-tezi gibidir. Tüm şiddet ve vahşet biçimlerini, kültürün ve uygarlığın yitirilmesi olarak algılamaya yatkınızdır. Peki bu yaklaşım doğru mudur?
Reemtsma Vahşeti Kavramak'ta bu türden sorulara cevap arar; uygarlık-barbarlık ayrımının sorunlu olduğunu, uygarlığın vahşetinden de söz etmek gerektiğini söyler. Sanki sorun, ister antropolojik ister kültürel olarak tanımlansın, insanın yıkıcılık içgüdüsünden kaynaklanıyordur! Oysa, Freud'dan yola çıkarak insanın yıkıcı potansiyellerinin frenlenmesi olarak düşünülen kültürün (süper egonun) maliyetinin, engellenmek istenen yıkıcılıktan daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Bu süper ego, bir anlamda kaçınılmaz vahşet gösterilerinin nedeni gibidir. Eklenecek başka bir boyut da barbar ve vahşi olarak tanımlayabileceğimiz bazı davranışlarımızı engellemek amacıyla geliştirmiş olduğumuz devlet, hukuk, vb. örgütlenmelerin, yeni barbarlık biçimlerinin üreticisi olmalarıdır. 20. yüzyılda yaşanan savaşlar, soykırımlar, toplama kampları, nükleer silahlar... vb. bu barbarlığın uygar biçimleridir. Yaşadığımız vahşetten ders alarak şiddetin sınırlandırılabileceğine ilişkin kurduğumuz hayaller yıkılmış; şiddet alanlarının daraltılması ve devlet aracılığıyla kontrol altına alınması düşüncesi iflas etmiş gözükmektedir.
Demek ki asıl sorun, o çok güvendiğimiz kültür ve uygarlığın, terör ve vahşetin ortadan kaldırılmasında tek başına yeterli olmamasıdır. Ama, ne yazık ki elimizde başka araçlar da yok. Her an kırılabilecek ince bir buz tabakası üzerinde hareket ediyoruz. Dolayısıyla, kültür ve uygarlık gibi birtakım normlara aşırı güvenip barbarlığa imkan vermek yerine, bu normlara sürekli kuşkuyla yaklaşmamız daha doğru olacaktır.
Türkiye'de şiddeti bir araç olarak kullanma eğilimi yaygındır. Şiddete ilişkin tavrımız, "kimin, neden, hangi amaçla şiddet uyguladığına" göre değişmektedir. Oysa, şiddetin kendisini olumlamak amacıyla kullandığımız bu bağlardan kurtulmadığımız sürece şiddet engellenemez.
Reemtsma'nın sözleriyle "amacın aracı olumladığı bir dünya, ahlaki çöküntü içindedir."

Leserbewertungen

Es liegen noch keine Bewertungen vor. Seien Sie der Erste, der eine Bewertung abgibt.
Eine Bewertung zu diesem Titel abgeben